makale

Özgür Yurttaş Hareketinin Tam Zamanı

Bugün tarihin ve toplumsal yaşamın derinliklerinden yükselen bir ihtiyaçla yüz yüzeyiz, Özgür bireyin, özgür toplumun ve komünal yaşamın yeniden inşası. Önder Apo”nun son stratejik değerlendirmeleri, sadece yeni bir siyasal çözüm yönelimi değil yeniden yapılanma temelinde örgütsel, toplumsal ve paradigmasal bir zihniyet-beden değişim dönüşüm  anlamına gelmektedir. Devleti değil toplumu esas alan, merkezî değil yerel ve komünal olanı temel alan bu yaklaşım, artık yeni bir evrede ete kemiğe bürünmelidir. Bu evrenin adı, Özgür Yurttaş Hareketi’dir.

 

HAKKI TEKİN

Özgür Yurttaş Hareketi, artık bir tartışma değil, bir toplumsal zorunluluk haline gelmiştir. Kapitalist modernite bireyi rol model ve tipleştirmiş, toplumu nesneleştirmiş, siyaseti elitleştirip devletin iç prosedürlerine indirgemiştir. Bu tablo karşısında halkların öz iradesi, kadınların öz örgütlülüğü, gençliğin yaratıcı enerjisi, toplumun öz dinamikleri ve entelektüel çevrelerin sorumluluğu ancak tabandan yükselen bir özgür yurttaş bilinciyle yeniden mayalanabilir.

 

Özgür Yurttaş kavramı, bireyi toplumdan koparan liberal anlayışların aksine, insan ile toplumun birbirine içkinliğini esas alır. Toplum, insanın ilişkisel ve anlamlı varoluş biçimidir, insan ise toplumun ahlaki ve politik taşıyıcısıdır. Bu anlamda özgür yurttaş, ne toplumdan önce gelen bir özne, ne de toplumun dışında biçimlenen bir bireydir. Aksine, özgür yurttaşlık, insanın toplumsal ilişkiler içindeki etik, politik ve anlam kurucu kapasitesinin açığa çıkarıldığı bir haldir. Bu hareketin taşıyıcısı da, kurucusu da, yeniden kurulan toplumun kendisidir; yani toplumsal ilişkiler içinde bilinçlenen, sorumluluk alan, örgütlenen insandır. Böylece hareket, soyut bir birey tanımına değil, toplumu içeriden kuran ve dönüştüren insan gerçekliğine dayanır.

 

Cevap yukarıdan değil, tabandan gelir.

 

Özgür Yurttaş Hareketi, her şeyden önce bireyin öznesini ve kendi yaşamının önderliğini açığa çıkarmayı amaçlar. Bu hareket, komünün içsel gelişim düzeyini, yani ilişkisel etik, anlam üretimi ve özgürlükle örülmüş bir yaşam dokusunu merkeze alır. Bu yönüyle, bireyi dışarıdan biçimlendiren değil, iç ilişkisel toplumsallık içinde açığa çıkaran bir inşa sürecidir. Karşısında durduğu zihniyet ise, Sümer rahiplerinden başlayarak çelişkileri toplumun içinden değil, yukarıdan çözmeye çalışan, bilgiyi merkeze yönlendiren, toplumdan koparan ve dikey biçimde dayatan kastik-akıl sistemidir. Din, felsefe, bilim ve sosyal bilimler dahil olmak üzere tarih boyunca bu merkezî çizgi, toplumu yukarıdan biçimlendirme yöntemine dayanmıştır. Sadece egemen sınıf modellerinde değil, sol sosyalist ve halkçı parti yapılarında, modern sivil toplum kurgularında da bilinç, dışarıdan topluma verilecek bir şey olarak görülerek araçlarını buna göre belirlemişlerdir. Bu nedenle bu hareket, toplumu bilinçsizlikle suçlayan, bireyi kul, doğayı mülk, toplumu nesneleştiren anlayışlara karşıdır. Özgür yurttaş, bu zihniyete karşı etik, ilişkisel ve özgür bir varoluş biçimini temsil eder.

 

Bugün, bireyin özgürlüğü belki de hiç olmadığı kadar tarihsel bir mesele haline gelmiştir. Ancak buradaki özgürlük, klasik liberal tanımların bireyi izole eden, toplumdan koparan ve tüketici kılan birey özgürlüğü değildir. Özgür yurttaş, ahlaki bir özne, politik bir kişi, doğayla uyumlu bir yaşam taşıyıcısı, toplumun kurucu aktörüdür. Bu anlamda birey, ne kutsal devletin ne de hiyerarşik kastik sistemin kendisine dayattığı rollerin taşıyıcısı değildir; özgür iradeli ve toplumsal sorumlulukla donanmış bir insandır. Bugün dünyamızda çözümün adı, tam da bu bireyin yeniden ortaya çıkarılmasıdır.

 

Modern uygarlık, hiyerarşik ve tahakumcü kastik ve kutsal sistemlerin sürekliliği üzerinden bugüne ulaşmıştır. Bu sistem, bireyi şekillendiren değil, biçimlendiren bir sistemdir. Erkek egemen zihniyetin, devlet biçimlerinin, kutsal inanç yapılarının ve pozitivist bilimlerin ortak özelliği, bireyi kendi dışına yerleştirmesi ve ona hazır roller, tipler, kimlikler dayatmasıdır. Evde baba, sokakta vatandaş, okulda öğrenci, şirkette memur… Her biri bir tipleme, bir dondurulmuş rol olarak bireyin özgür gelişiminin önüne geçmiştir. Bu, diyalektiğin donduğu, çelişkilerin toplumsal zemininden çekilip yukarıya—tanrıya, devlete, yasaya, dogmaya—aktarılmasıdır. Bu nedenle özgür yurttaş hareketi yalnızca örgütsel değil, varoluşsal bir kopuştur.

 

2004 yılında Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da üniversite gençliğinin öncülüğünde başlatılan Özgür Yurttaş Hareketi, bir çıkış arayışının güçlü bir ifadesiydi. Bu atılım, kampüslerden sokaklara, köylerden kent konseylerine, bireyden mahalleye uzanan komünal ve ahlaki-politik bir örgütlenme denemesiydi. Ancak sistemli bir program, kalıcı bir örgütsel form ve uzun vadeli bir stratejiyle bütünleştirilemediği için bu hareket zamanla etkisini kaybetti. Bu durum, bugünkü çabalar açısından önemli bir özeleştiri olarak ele alınmalıdır. Çünkü sorun bireylerin isteksizliği değil, sistemsel ve stratejik bütünlükten yoksunluktu. Şimdi bu eksikliği tamamlayarak yeniden başlamak gerekir.

 

Bugün, parçalanmış Kürdistan’ın dört parçasında da halk, kadın, gençlik ve emekçiler ağır bir çözülme süreciyle karşı karşıya. Rojava’da devrim kazanımlarının kurumsallaşma evresinde tıkandığı, bürokratik ve merkeziyetçi sapmaların arttığı, toplumun öz iradesiyle karar alma süreçlerinin arasına mesafe girdiği açıktır. Kuzey Kürdistan’da öz dinamiklerden yoksun ve elit siyasetle gelişen merkezi siyasi anlayışla, Türkçü vatandaşla baskılanan kimlikler, Doğu’da sömürgeci rejimlerle, Güney’de ise aşiretçi iktidarlarla bastırılmıştır. Bu yapısal sorunların üstesinden gelmek için çözüm devlette değil, toplumdadır. Klasik merkezi Parti çizgilerinde değil, komünal örgütlenmededir. Cevap yukarıdan değil, tabandan gelir.

 

Tam da bu nedenle, bugün Özgür Yurttaş Hareketinin tam zamanıdır.

 

Bu hareketin amacı, özgür yurttaşlık bilinciyle doğrudan ilişkilidir. Toplumun her kesimini kapsayan bu hareket, sadece siyasi değil, sosyolojik, ahlaki, kültürel, düşünsel bir dönüşüm sürecidir. Kadın özgürlüğünden, gençliğin yaratıcı katılımına; yerel komünal meclislerden, özgür bilgiye dayalı eğitim süreçlerine kadar her alanda bireyin özneliğini açığa çıkarmayı hedefler. Bu inşa, önce zihniyetle başlar. Kavramların yeniden tanımlandığı, anlam dünyasının sömürge kalıntılarından arındırıldığı, “özgürlük”ün sistem içi değil, sistem karşıtı biçimde yeniden kurulduğu bir zihinsel seferberliktir bu.

 

Toplum, doğa ve birey arasındaki uyum, Özgür Yurttaş Hareketi’nin ontolojik temelidir. Bu uyum bozulduğunda toplum yabancılaşır, birey rol modellerine indirgenir, doğa ise bir “kaynak” haline gelir. İşte özgür yurttaş, bu çöküşe karşı ahlaki bir direnç, politik bir alternatif ve yeni bir insanlık ve toplum inşasıdır. Bu anlamda Özgür Yurttaş Hareketi, sadece bir örgütlenme değil, yeni bir yaşam tarzıdır.

 

Özgür yurttaş, devletin sadık bireyi değil, toplumun ahlaki-politik öznesidir. Belediyeyi bir “kurum” değil, bir komün mekanı olarak gören, mahalle meclislerinde karar alma süreçlerine katılan, sadece oy veren değil, yaşamı doğrudan örgütleyen, her kurum ve komitenin komünleştiği, kolektivizm ve özgür yutttaş yeteneğiyle donatılan bilinçli bireydir. Bu hareket, akademide özgür bilginin, ekonomide kolektif üretimin, sokakta direnişin, evde eşitliğin, üretimde, katılımda kolektif aklın adıdır. Sadece Kürdistan’da değil, dünyanın her yerinde enternasyonal birimlerin kendini demokratik modernitenin örgütsel çekirdeği olarak hareketlenmesi gerekmektedir.

 

Bugün yeniden harekete geçmenin zamanı gelmiştir. 2004’te başlanan, ama tamamlanamayan o yürüyüş şimdi yeni bir ruhla, yeni bir stratejiyle tamamlanmak zorundadır. Bu, yalnızca bir örgütlenme değil, yeni bir toplumun, yeni bir bireyin doğuşudur. Kadın öncülüğüyle, gençliğin dinamizmiyle, emekçinin ölçülü katılımıyla, toplumun öz dimaklerin seferberliğiyle ve entelektüel, ahlaki, politik sorumlulukla halkın yaratıcılığıyla bu hareket köy köy, mahalle mahalle, üniversite üniversite örülmelidir.

 

Bugün, devlete ve merkeze dayalı her çözüm biçiminin tıkandığı, toplumun iradesinin bastırıldığı, bireyin tipleştirildiği, siyasetin teknikleştirildiği bir dünyada, özgür yurttaşlık bir direniş ve yeniden inşa eylemidir.

 

Ve bu direnişin, bu inşanın tam zamanıdır.

 

 

Related Articles

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Check Also
Close
Back to top button