video

Demokratik Siyaset: Özgür Yaşamın Sanatı ve İnşası

Delil Zilan

Demokratik siyaset, tarihsel-toplumsal yürüyüşün demokratik uygarlık sisteminde daha özgürce yol almasını, bireylerin hayatı daha iyi ve güzel yaşamasını sağlayan temel bir araçtır. Özünde ahlaki ve politik toplumun işlevselliğini ifade eden demokrasi, özgürlük, politika ve ahlak üçlüsünün ayrılmaz bir bütünüdür. Gerçek politika, halkın, toplumun tüm organlarının katılımı ve tartışmasıyla gerçekleşen demokratik bir eylemdir. Bu anlamda demokratik siyaset, toplumun kendi hayati çıkarları konusunda düşünce, karar ve eylem gücü kazanması olarak tanımlanır ve özgürleşmenin gerçek sanatı olarak kabul edilir.

Demokratik siyasetin temelinde, toplumsal doğanın ahlaki ve politik bir varoluş olduğu inancı yatar. Ahlaki ve politik niteliğini yitiren toplumlar dağılmaya, çürümeye ve yok olmaya mahkumdur. Bu bağlamda, ahlak ve demokrasinin kaynağı aynıdır: toplumsal pratiğin kolektif zihni ve iş yapma yeteneğidir. Toplum yaşamının çok büyük bir bölümünün ahlak ve orijinal demokrasiyle geçtiği vurgulanır ve günümüzde dahi hukuktan ziyade ahlakın toplumsal ilişkilerde belirleyici olduğu ifade edilir.

Demokratik siyaset, siyasal iktidarın halkın rızasına dayanması gerektiğini savunur; atama yerine seçimin, zorunluluk yerine gönüllülüğün esas olduğu bir yönetim biçimidir. Toplumun kendini yönetme kapasitesini ve örgütlenme gücünü süreçlere katılımını ifade eder. Bu, toplumun sadece yönetilen bir “malzeme nesnesi” olmaktan çıkıp, kendi kaderini tayin etme gücünü kazanması demektir. Demokratik siyaset, toplumu politikleştirerek özgürleştirir ve özgürleşmeyi politikleşmenin ana biçimi olarak görür.

Kapitalizmin dayattığı monist ve göreceli yaklaşımların aksine, demokratik siyaset, hakikati tek bir kalıba indirgemeyen, çoğulcu bir yaklaşıma sahiptir. Toplumun ana kütlesini (demos) oluşturan gençler, kadınlar, işsizler, sömürge halkları ve emeğiyle geçinen tüm toplulukların yaşam tarzına yön veren kesimlerdir. Demokratik siyaset, bu kesimlerin kendilerini bizzat yönetmelerinin ifadesidir.

Demokratik Siyasetin Özellikleri ve İşlevi

Demokratik siyaset, sadece bir tarz değil, aynı zamanda partiler, gruplar, meclisler, medya ve miting gibi kurumların bütünlüğünü de ifade eder. Bu kurumların temel rolü, toplumun tüm ortak işlerinde tartışma ve karar alma süreçlerini yürütmektir. Tartışma ve karar alma olmadan yaşamın kaosa veya diktatörlüğe sürükleneceği vurgulanır. Demokratik olmayan toplumların kaderi, kaos ve diktatörlük uçları arasında savrulmaktır.

Demokratik siyasetin öncelikli hedefi, demokratik toplumun oluşumu ve bu çerçevede ortak işlerin tartışma ve kararla en iyi hale getirilmesidir. Başarılı bir demokratik siyaset için yetkin kadrolar, medya, sivil toplum örgütleri, sürekli toplum eğitim çalışmaları ve propaganda gereklidir. Ayrıca, toplumun tüm farklılıklarına saygılı yaklaşım, farklılık temelinde eşitlik ve uzlaşı, yapıcı tartışma üslubu, siyasi cesaret, ahlaki öncelik, konulara hakimiyet, tarih ve güncellik bilinci ile bütünsel-bilimsel yaklaşım, demokratik siyasetin başarı için olmazsa olmaz özellikleridir.

Demokratik siyasetin önemli bir bileşeni de öz savunmadır. Öz savunma, ahlaki ve politik toplumun güvenlik politikası olup, kimliğini koruyan, politikleşmesini sağlayan ve demokratik siyaset yapabilen bir toplumun vazgeçilmezidir. Toplum, sermaye ve iktidar tekellerinin saldırılarını ve sömürülerini sınırlayacak ölçüde öz savunma yapılanmasını oluşturup işler halde tutmak zorundadır. Ancak bu öz savunma, devlete karşı hemen devlet gibi olmak veya güvenliği tekelci düzene teslim etmek gibi yanlışlardan kaçınmalıdır. Reel sosyalizmin deneyimleri, devletleşme eğiliminin çözüm olmadığını açıkça göstermiştir. Öz savunma, kimliği koruma, politikleşme ve demokratikleşme ile iç içe olan bir olgudur ve demokratik konfederalizmin bir boyutu olarak ele alınmalıdır.

Demokratik siyaset, sivil toplum örgütlerini ve demokratikleşme eğilimlerini desteklerken, liberalizmin “demokratikleşme ve insan hakları” söylemini de eleştirir. Liberalizmin bu kavramları, sosyalizmi ve birey haklarını yozlaştırmak, kapitalist sistemi ve iktidar tekellerini meşrulaştırmak için kullanmaktadır. Gerçek demokratikleşme ve insan hakları, iktidar ve devlet odaklı olmayan, toplumsal tabandan yükselen bir hareketle mümkündür.

Demokratik Modernite Bağlamında Demokratik Siyaset

Demokratik siyaset, kapitalist sistemin üçlü unsuru olan kapitalist üretim toplumu, endüstri toplumu ve ulus-devlet toplumuna karşı, demokratik modernitenin ahlaki ve politik toplum, eko-endüstriyel toplum ve demokratik konfederalist toplum boyutlarını öne çıkarır. Bu, toplumsal doğanın diyalektik karşıtı olarak demokratik modernitenin her yerde ve her zamanda var olduğunu gösterir. Demokratik modernite, geçmişte yaşanan bir “altın çağ” hayali veya geleceğe ilişkin bir “ütopya” olarak değil, günlük ve anlık ihtiyaç olarak düşünce ve eylemde gerçekleşen bir yaşam tarzının anlam ifadesidir.

Demokratik siyasetin en somut ve uygun biçimi demokratik konfederalizmdir. Demokratik konfederalizm, devlet olmayan bir siyasi yönetim biçimi olarak tanımlanır ve ulus-devletin katı, merkeziyetçi yapısına karşı, tüm toplumsal grupların ve kültürel kimliklerin kendilerini ifade ettikleri, çok yapılı, farklılıklar içinde birliği arayan kurullar denetimiyle toplumsal işlerin demokratik yönetimini ve denetimini gerçekleştirir. Bu model, aşırı merkeziyetçilikten kaçınır ve toplumların homojen olmayıp çok sayıda topluluk, kurum ve farklılıktan oluştuğu gerçeğini esas alır. Demokratik konfederalizm, doğrudan katılımcı demokrasinin uygulanma şansına sahip olması nedeniyle eşsizdir ve tüm gücünü buradan alır.

Demokratik modernitenin bir diğer temel politik seçeneği ise demokratik ulustur.Demokratik ulus, ulus-devletin tek tipleştirici, baskıcı ve soykırımcı yapısına karşı çoğulcu, çok kültürlü ve çok siyasi oluşumlu bir ulus anlayışı sunar. Ortadoğu gibi zengin kültürel mirasa sahip bölgelerde, demokratik ulus, etnik, dinsel, kentsel, yerel, bölgesel ve ulusal farklılıkların kendi kimlikleriyle demokratik federe yapılar içinde yer alma hakkına sahip olduğu bir birlikteliği mümkün kılar. Demokratik ulus, vatandaşlığı tek bir dile, kültüre veya dine bağlamaz; aksine farklılıkları zenginlik olarak görür.

KCK’nin Demokratik Siyaset ve Ulus İnşasındaki Rolü

Kürdistan Demokratik Konfederalizmi (KCK), PKK’nin reel sosyalist ulus-devlet anlayışını aşarak geliştirdiği, Kürt sorununun çözümünde demokratik ulus inşasını hedefleyen bir yapıdır. KCK, ulus-devlet kurma arayışını terk ederek tüm gücünü demokratik toplum inşasına yoğunlaştırmıştır. KCK, Kürtler için ne bir ulus-devlet çatısı altında devletleşmeyi ne de devlete basit bir ek olmayı hedefler; bunun yerine kendi demokratik özerk yönetimini inşa etmeyi amaçlar. Bu, Kürt halkının kendi özgür iradeleriyle kendi kendilerini yönetme hakkını kullanması demektir.

KCK’nin demokratik ulus inşası, bireyin özgürlüğünü toplumun komünal yaşamında, yani daha işlevsel küçük topluluklar halinde bulması ilkesine dayanır. Bu komünler, köyden kente, kooperatiften vakıfa kadar toplumsal yaşamın her alanında çeşitlilik gösterir ve demokratik işleyişle politik ve özgür olabilirler. KCK, üyelerini bu komünlerde örgütleyen ve görevlendiren bir yapıdır, zira komünsüz birey hastalıklı ve yozlaşmaya yatkın kabul edilir.

KCK’nin politik boyutu demokratik özerkliktir. Demokratik özerklik, tüm ilgili toplumsal birimlerin katılımını gerçekleştiren ve kurumlaştıran bir özyönetim biçimidir. Bu, egemen ulus-devletlerle ortak bir siyasi çatı altında yaşamanın asgari koşuludur ve ulusal anayasada hukuki bir statü olarak tanınması hayati önem taşır. KCK, ulus-devletlerin inkar ve imha politikalarına karşı, Kürt kimliğinin ve özgür yaşamının anayasal güvenceye kavuşmasını, dışa karşı ortak ulusal savunma dışında iç güvenlik işlerinin Kürt toplumunun kendisi tarafından karşılanmasını savunur. Bu, militarist bir sistem olan ulus-devletin toplumu askerileştirmesine karşı bir duruştur.

KCK, demokratik çözüm için devletle diyalog ve müzakereye açıktır. Ancak bu diyalog, onurlu bir barış ve demokratik anayasal çözüm zemininde gerçekleşmelidir. Aksi halde, KCK, kendi demokratik otoritesini inşa etme ve savunma yolunu takip edecektir.

Demokratik Siyasetin Geleceği ve Önemi

Demokratik siyaset, Ortadoğu’daki milliyetçilik, cinsiyetçilik, dincilik ve pozitivist bilimcilikgibi ideolojik hesaplaşmaları başarılı bir şekilde yürüterek devlet odaklı olmayan demokratik toplum çalışmalarına alan açmayı hedefler. Ortadoğu’nun binlerce yıllık kültür gerçeği, ulus-devletle diyalektik çelişki içinde olup, demokratik modernitenin bu coğrafyada derinleşen krize çözüm sunabileceği düşünülmektedir.

Demokratik modernite ve onun temel politik biçimi olan demokratik konfederalizm, Ortadoğu’nun kanlı savaşlarını, katliamlarını ve soykırımlarını sona erdirecek ideal modeli sunmaktadır. Bölgedeki Arap, Türk, Kürt ve Fars ulusal toplumlarının milliyetçilik ve ulusalcılık hastalığından kurtularak, özgünlüklerini koruyan ancak evrensellikleri olan bir “uluslar ulusu” olarak inşa edilmesi temel bir görevdir.

Demokratik siyaset, günümüzde küresel finans kapitalizminin hegemonyasındaki sistemik ve yapısal bunalım döneminde güçlendirilmesi ve yer yer yeniden inşa edilmesi gereken hayati bir araçtır. Bu, toplumların kendi özgürlüklerini, eşitliklerini ve demokratikleşmelerini sürekli bir mücadele ve eylemle inşa etmeleri anlamına gelir. Demokratik ulus inşası, insanlık var oldukça tamamlanamayacak, kendini her an yeniden yaratan bir süreçtir. Bu, hem Ortadoğu halkları hem de tüm insanlık için daha aydınlık, adil, özgür ve demokratik bir geleceğin yolunu açar.

Related Articles

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Check Also
Close
Back to top button