
Suriye’de yol haritası ve olası gelişmeler.
Kürt halkı çok kritik bir dönemden geçmektedir. Her saatin ve her anın paha biçilmez değeri bulunmaktadır. Bu süreci hızlı bir biçimde analizini yaparak doğru ve yerinde pratik politikaya yönelmek olmazsa olmaz kabilindedir. Bu dönemde yanlış tahlil yanlış pratik doğuracağını iyi bilmek gerekmektedir. Sıkça vurgulanıp tartışılan ‘kuantum anı’ denilen süreç bu olsa gerek. Bu anı doğru değerlendiren geleceğe de yön verecek bir süreçtir. Bu anları oldu-bitiğe getirmeden ama zamana da yaymadan anında ve isabetli kararlar almak önemlidir. Orta ve uzun vadeli sürece ulaşmak için bu tarihi ‘an’ ları doğru değerlendirmek bu aşamayı geçmek gerekmektedir. Dolayısıyla Yaşanan durum bir devrim durumudur ufku geniş tutmak ona göre davranmak oldukça önemlidir.
Üçüncü dünya savaş süreci Süriye denklemi üzerinden yeni bir aşamaya gelmiştir. 13 yıllık dönem bitmiş yeni bir dönem başlamıştır. Siyasi dengeler tümüyle değişmiş ve yeni durum ortaya çıkmıştır. Eski dengelere dayalı siyasi ve askeri konumlanma zemini ortadan kalkmış, sınırlıda olsa var olan manevra alanları zayıflamıştır. Daha yaratıcı, akışkan Özgüç ve siyasi-diplomasi alanını doğru değerlendirme aşamasına gelinmiştir.
Süriye dosyası küresel güçlerin onayı sonucunda bölgesel ve yerel güçlerin bu planın pratikleştirmesiyle yeni bir aşamaya gelmiştir. Küresel güçler ABD-İngiltere ve NATO olurken bölge düzeyinde İsrail-Türkiye, yerelde ise İslami radikal örgütler eliyle bu süreç tamamlanmıştır. Tabi bir çok devletin kendi çapında bu kararlarda şu bu düzeyde katıldıklarını söylemek gerekmektedir. Başta Rusya ve İran en azından bu dönemde denklemden çıkartılmıştır. Bu süreci bu temel üzerinden geliştiği düşünüldüğünde bölgesel ve uluslararası bir dizaynın-antlaşmanın olduğunu görmemiz gerekmektedir. Dolayısıyla süriye üzerinden detayda tam bir mutabakat olmazsa da uluslarası bir antlaşmanın olduğu ortadadır.
Süriye denkleminde ayrıntıda tam bir mutabakatın olmaması, Türkiye ve İsraillin bir rekabet içinde olacağını göstermektedir. Burada bir gerçekliğin altı çizilmesi gerekmektedir. Türkiye süriye denklemi üzerinden batı blokuna dahil olmuştur. Türkiye, Rusya ve çin ekseninden çıkarak batı ekseninde karar kılmış, başta Batı, NATO ve İsraillin Ortadoğu’daki çıkarlarını koruma buna göre pozisyon alma sürecine girmiştir. Dolayısıyla Türkiye İsrail odaklı Ortadoğu dizayn sürecini kabul etmiş ve verilen rolü kabul etmiştir. Sorun olan kısmı ise, Türkiye fırsatçı ve şantajcı yaklaşarak süriye alanını kendi çıkarlarına göre ele alıp bunda ısrar etmesi konusudur. Başta ABD ve İsrail olmak üzere bölge ülkeleri bu durumu kabul etmediği görülmektedir.
Baas rejimin yıkılması uluslarası bir karar sonucunda gerçekleştiği tespiti doğruysa o zaman yeni süriye inşasının da uluslararası bir yol haritası üzerinden antlaşma sağlanması gerektiği sonucuna varmak yanlış olmayacaktır. İşte Türkiye bu süreci bildiğinden dolayı ‘Süriyenin bütünlüğü ve ulusal güvenlik’ adı altında elini çabuk tutarak pratik sahadaki askeri güç dengesini değiştirip süreci sekteye uğratmak istemektedir.
Uluslarası güçlerin baas rejimini, yıkma veya zayıflatma kararı verilirken süriyenin üç veya dört bölgeye ayıran federatif bir yapı öngörmüşlerdi. Çünkü uluslararası güçler için süriye sorunlu, zayıf ve parçalı olması kendi çıkarları gereğidir. Fakat baas rejimi direnmediği görülünce Türkiye bu durumu bir fırsata çevirip sahayı kendi çıkarlarına göre dizayn etme imkanı doğdu.
Bu süreç birinci dünya savaşında Türk ulus devlet sürecinin yaratılma dönemine oldukça benzemektedir. Osmanlı imparatorluğunun yıkılışı ve Türk-ulus devlet süreci öncesinde ilk antlaşma Sevr antlaşmasıdır. Sevr antlaşmasının 2-3 maddesi Kürtlere ilişkindir. En az 1 veya iki yıl içinde kürdistanın kurulma kararı vardır. Bundan öncesi Kürtlere muhtariyet verilecektir. Bu süreçte kuzey kürdistan da ortak önderlik, ulusal ve örgütlü bir kurumsallaşma olmazsa da yerel düzeyde kurumlar vardır. İşte Atatürk’ün Sivas ve Erzurum kongreleriyle bu kurumları cumhuriyet sistemine dahil ederek var olan muhataplığı ortadan kaldırmıştır. Kürtlerin kendi kıyafetleriyle parlamentoya çağrılması, muhtariyet verme sözü gibi adımlarla bu süreç sekteye uğratılmıştır. Bu süreç bilinmektedir. Dolayısıyla Sevr antlaşması gereği oluşan heyetler kürdistana geldiklerinde, bir çok kurum ve ileri gelenlerle görüşülmüş ve kürdistan talebinin olmadığı anlaşılarak Lozan süreci başlamıştır.
Bu sebeplerden dolayı uluslararası güçlerin süriyenin dizayn sürecinde üç veya dört bölgeye dayalı federatif yapıya dayalı siyasal sistem öngörüsü, rejimin direnmemesi sonucunda, Türkler pratik sahada ortaya çıkan bu fırsatı değerlendirerek bozmuştur. İkincisi Kürtlerin özerk yönetim alanını pratik sahadaki askeri güç dengesine dayanarak hızlıca tasfiye etmek istemektedir. Süriyenin daha nasıl yönetileceği ve nasıl bir siyasal sisteme dönüşeceği tartışılmadan düğmeye basılmıştır. HTŞ, ÖSO ve bizatihi kendi askeri gücüyle, askeri teknik kapasitesiyle saldırmıştır. Uluslarası güçlerin süriye dosyası üzerinden gelişecek yol haritası aşamasına gelmeden fırsat bu fırsat diyerek özerk yönetimi tümüyle tasfiye etmek istemektedir. Kürtleri dolayısıyla özerk yönetimi, kurumlarını tasfiye ettikten sonra oluşan ortak masa etrafında ikinci bir Lozan dönemi yaratılmak istenmektedir. Türklerin bunda ısrarcı olacağını net olarak bilmek gerekir.
Doğru, yerinde tahlil, doğru ve sonuç alıcı politika demektir. Yanlış tahlil yanlış politika demektir. Buda kaybettirir. Demokratik özerk yönetim, Gelişen fırsatçı ve yok edici politikaya karşı, hızlıca doğru pratik politika geliştirerek gelişmelere yön vermelidir. Çünkü tüm devletler ve güçler artık direnişimize bakacaktır. Önceden öngörülen planlamalar ve sözler artık alt üst olmuştur. Yeni bir durum olduğu artık açığa çıkmıştır. Bu net olarak görülmelidir. Bunun için yapılması gereken ev ödevleri vardır. Tüm yatırımlar buna odaklamalıdır. Birincisi, mutlak ve sarsılmaz bir direnme şarttır. Bunun için savaşçı ve komuta yapısını doğru, etkili bir biçimde sürece motive ederek direnişin zafer getireceği somut perspektifi oluşturulmalıdır. İkincisi, Kürt ulusal birliğini acilen geliştirmeli bütün zayıflıkları ulusal güç birliği üzerinden siyasal ve toplumsal enerjiyi ortaya çıkarmalıdır. Üçüncüsü, özerk alanda var olan farklı kimlik ve yapılar ikna edilerek ya sürece katmaları yada provokasyon zeminlerini ortadan kaldırılmalı bu durum korunmalıdır. Dördüncüsü, Kürt halkı gerici ve karanlık, kürdü ortadan kaldırma zihniyetine karşı öz savunma temelinde silahlandırılarak varlıkları direnmeden geçtiğinin iknası geliştirmelidir. Beşincisi, siyasal ve diplomatik atak başlatılarak ortak akıl geliştirilmeli ve oldu-bitiğe gelmemelidir. Altıncısı başta Kürt halkı olmak üzere dünya insanlığını harekete geçirmek için etkili çalışma yürütülmelidir. Bu ev ödevleri gelişir ise yepyeni bir süreç başlayacağını kesindir. Kürtlerin duygusal olarak içine girdiği yine olmadı yada bir şey olmaz havasından hızla çıkarak sürecin direnerek kendi lehlerine döneceğini anlamaları gerekmektedir.
HAKKI TEKİN.