Devlet çelişkinin dondurulmuş halidir.
Lider Abdullah Öcalan, zihinsel bir epifani olarak toplumun toplumsal genetik haritasını ortaya koydu. Bu sadece tarihin okunması değil, aynı zamanda insanlığın medeni yaşamın yeni ufkuna doğru ilerlemesi için kapıları ardına kadar açan büyük bir keşiftir. Bu keşfin anlamı, her birey bu düşünceyle yüzleştiğinde, bunu tartıştığında, anladığında ve kendi çevresinde, ister evde, ister okulda, ister işte, ister kurumlarda, akademilerde, fabrikalarda ve toplumsal ilişkilerde olsun, kendi yönünü belirlediğinde ve böylece her yeni şeye sevgi ve merakla ulaştığında netleşir. Ancak bu merak, organize düşünme ve tartışma süreciyle beslenmezse, birey çekici ama sınırlı olan ciddi, günlük ve yüzeysel bir yaklaşıma doğru sürüklenecektir.
Bu yeni paradigmanın düşünce ufuklarını açmak ve özgür bir yaşama doğru yön ve yolu belirlemek için sosyolojik, felsefi ve etik bir temel olduğunu bilerek, bu temele ancak günlük hayattan uzaklaşarak ve bireyi kendi fikirlerinin yaratıcı uygulamasına dahil ederek ulaşılabilir, çünkü tarihsel yönü belirleyen bu perspektif süreci argümanların kurbanı olmamalıdır. Aksine, her birey bu sürece aktif katılım göstermeli ve bu tarihi cesaretle yaşayarak ona anlam vermelidir, çünkü gerçekte özel savaşın ve yüzeysel dogmatizmin amacı halkları ve bireyleri bu derinlikten uzaklaştırmak ve onları entelektüel ve toplumsal özlerinden ayırmaktır.
Herkes oyuncu olmalı .
Tarih bugün yazılıyor, bu yüzden sadece bu tarihi gözlemlemekle kalmamalı, aynı zamanda yönünü de belirlemeliyiz. Bunun için tartışma, düşünme ve pratik üretim gerekir. Herkes, kendi kişilerarası ilişkileri aracılığıyla, Lider Abdullah Öcalan’ın “Herkes bir aktör olmalı” çağrısına katılmalıdır. Biz de bu tartışmaların bir parçası olmak, zihinleri aydınlatan sosyal bilimlerin yeni yorumlarını anlamak ve bu yorumları anlaşılır kılmak istiyoruz. Böylece birlikte anlam üretiyoruz. Çünkü bu sadece entelektüel bir faaliyet değil, aynı zamanda ahlaki ve özgür bir toplum inşa etmede gerekli bir adımdır.
Bugün, tüm toplumsal krizlerin kökenine inen bir soruyla karşı karşıyayız: Devlet nasıl ortaya çıktı ve neden? Kadınlar, doğa ve gençlik neden bu kadar tamamen bastırılmış durumda? Bu sorular yalnızca geçmişin özgürlük projeleri için değil, aynı zamanda bugün ve gelecek için de hayati önem taşıyor. Gerçekte, Marksist sınıf analizi bu sorulara bir cevap veremedi, çünkü devletin oluşumunu toplumsal çelişkilerin bastırılmasına ve üretilmesine borçluyuz, bu çelişkilerin kendisine değil. Devlet, doğal toplumun yaşayan çelişkilerini sabitleyen, onları tek bir yöne yönlendiren ve onları bir otorite biçimine bağlayan bir hareketsizleştirme biçimidir.
Özgürlük projesi için sınıf tarihinin nasıl iyi kurulacağının iyi anlaşılması gerekir .
Toplum doğal özünden ve yaratıcı diyalektik çelişkilerinden bu ölçüde nasıl uzaklaştı? Çünkü bu soruyu cevaplamak için araştırma yapmak sadece geçmişin incelenmesi değil, aynı zamanda bugünü anlamak ve geleceği inşa etmek için gerekli bir giriş noktasıdır. Çünkü toplumun doğadan, kadınlardan ve iç çelişkilerinden yabancılaşması, belirli bir aşamada hayata anlam ve akış veren iç hareketlerin durmasıyla bağlantılıdır. Otoritenin, devletin, sınıfın ve erkek zihniyetinin onu tarihsel olarak nasıl yönettiğini anlamadan sosyal medyayı yönetmek imkansızdır ve özgürlük projesi geliştirilemez.
Topluluk toplumunda bilgi üretim modeli gözlem, deneyim, sezgi, ilişki, anlam ve bütüncül düşünceye dayanıyordu. Bu modelde bilgi kutsaldı çünkü toplumun birliğine ve bütünlüğüne, içsel gelişimine ve doğayla uyumuna hizmet ediyordu. Aynı zamanda erkek ve kadın, genç ve yaşlı, insan ve doğa arasında çelişkiler vardı. Bu çelişkiler, yaşamın dinamizminin ve gelişiminin ayrılmaz ve kapsamlı bir değeriydi. Ancak ortaya çıkan çelişkiler için topluluk standartlarına göre bir çözüm bulundu ve bu da özgürleşmiş bir toplumsal akışa ulaşılmasına katkıda bulundu.
Erkek zihniyetinin (deneyimli, kurnaz ihtiyar – şaman) toplumsal toplumun iç çelişkilerini içsel gelişim sürecine yönlendirmek yerine dışarıya -merkeze- yönlendirmesi sonucu bir dönüm noktası ve tarihi bir kırılma noktası yaşanmıştır.
Rahiplerin ve şamanların keşfettiği ve bugün tüm egemen sınıflara ve bilimlere yayılmış olanı anlamadan sağlam bir sosyal bilim inşa etmenin neredeyse imkânsız olduğunu hatırlatayım, çünkü şaman-rahip zihniyetin esnekliğini ilk fark eden kişi olarak kabul edilir. Bu esnek zihniyeti kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirilebilen ve yapılabilen bir biçime dönüştürenler rahiplerdir. Dolayısıyla zihniyetin temel özelliği esnekliğidir, çünkü her toplumsal sistemdeki farklı yaşam biçimleri ve algılarla uyumludur. Esnek zihniyet özgürleştirici, yaratıcı ve ahlaki bir karakter kazanabileceği gibi, hegemonik, baskıcı ve hiyerarşik bir karakter de kazanabilir. Böylece bu ikilikler zihniyeti tarih boyunca stratejik bir mücadele alanı haline getirir. Bu nedenle erkek ve hiyerarşik zihniyetin eğilimleri, iç çelişkileri toplumsal toplum içinde çözüm bulmak yerine dışarıya yöneltmiş, bu da… Diyalektik çelişkileri dondurmaya ve tek taraflılığın mutlak bir kopuşunun önünü açmaya yol açmıştır. Rahipler bilgiyi toplumsal örgütlenmeden ve toplumun ortak anlamının ürününden uzaklaştırarak direnirler. Bunu cennete ve tanrılara bağlarlar ve topluma yukarıdan aşağıya dayatırlar. Bilgi, rahip sınıfı için merkezi bir güç aracı haline gelmiştir ve yaşam deneyiminin, kendi kendini örgütlemenin ve yerel toplumsal toplumun ilişkilerinin ürünü değildir. Aslında bu bilgi toplumla paylaşılmaz. Aksine, gerçek yaşam biçimindeki tam sunumu toplumun dışından gelir. Böylece sahne başlar: bilgi güçtür, bilgi otoritedir. Böylece bilgi artık içsel bir birikim veya bir deneyim değildir. Bu, düşünce ve zihniyet dünyasının merkezileşerek ortaya çıktığı ve hiyerarşik, örgütlü bir biçime dönüştüğü andır.
لن المشكلة ليست فقط في لضفاء الطابع الخارجي على المعرفة، ب في وصو هذه المعرفة للى نقطة شاراكة ماع العقلياة الهرمية والدولة الطبقية، وتحويلها للى صيغة تفرض السيطرة على المجتمع، وبالتالي لم تبدأ هاذه العقلياة بتنظايم المعرفاة فقط، ب أيض ا تنظيم العلاقة والنظام والزمن والمكاان والمجتماع مان الأعلاى للاى الأساف . فاي الواقاع تمثا دولاة الكهناة السومريين عتبة حصر القوة الإنتاجية للمعنى في المجتمع وتمركزها ولضفاء طابع خارجي عليها للمرة الأولى، ويتم ا ن لنشاء نظام معرفة موح د تحت مسمى الحقيقة السماوية، حيع أصبحت الحقيقة في السماء، بينما ممثلوها علاى الأرض هام الكهنة، وقد أصبح ه ذا النهج مصدر ا فكري ا لجميع الأدياان والفلسافات والعلام والعلاوم الاجتماعياة والنظرياات الاجتماعياة والسياسية، لذ يتم تيسيس كافة الأنظمة السياسية والأحزاب والأشكا المماثلة بهذه العقلية، وكذلك يتم منح الوعي والقاانون والنظام من الأعلى، بينما تتطور مرحلة الحضارة متدفقة من المركز للى الأطراف.
لم ينشي هذا التطور فجية ، ولم ينشي عن حاجة تقنية أو لدارية بحتة، ب على العكس؛ فبدلا مان ليجااد حا للتناقضاات التاي يعيشها المجتمع الكومونالي داخلي ا ، يتم توجيه هذا التحالف الثلاثي نحو الخارج أ نحو المركز، وبالتالي للى تنظيم جهااز جامد كالدولة. بعد هذا التطور، نشي نظام هيمنة أحا د مطلق، متجاه لا معارضيه ومُعطلا التيار الديالكتيكي للمجتمع، ففي أساطي ر؛ كصراع جلجامش ولنانا، وملاحم أنوما أليش البابلية، وماا تلاهماا، جميعهاا تمثا خارائط عقلياة تعُبار عان هاذه العملية.
لذلك تم تجمي د جميع التناقضات التي تحدع في الحياة الاجتماعية، فالأطروحة الجديدة التي وضعها القائاد عبادالله اوجالان تفتح آفاق ا جديدة للعقلية من خلا هذا التيطير، حيع أ ن البطريركية والسلالة والدولة والطبقة، جميعها ليست نقيضا طبيعي ا وتحويلي ا للأطروحة وللتناقضات الناشئة داخ الكومونالية، ب هي قمع وتجميد وتشفير أحاد الاتجاه لهذه التناقضات، أ ليست نقيضات للأطروحة ولا تحم لمكانية التركيب، ب على العكس، لنها هياك مضاادة للاديالكتيك، حياع تجُ ماد الأداء الداخلي للديالكتيك من خلا توجيهها نحو الخارج، وتشُ المجتمع من خلا جع التناقضات الحية ثابتة، لذلك فاإن الدولاة والطبقة والبطريركية ليست نقيض ا ، ب هي انهيارٌ للديالكتيك وقمعٌ أحاد الطرف ولكراه.
في هذا الإطار، لا ينبغي النظر للى الدولة كجزء من الديالكتيك، ب كلحظ ة انهياا ر للاديالكتيك، أ الدولاة ليسات أطروحاة ونقيضها، ب هي شك ٌ من أشكا التجمياد، ياتم فياه لخاراج التناقضاات التاي لا يمكان ليجااد حا لهاا داخا الأطروحاة ،وسحبها للى المركز وجعلها صلبة.
لن الأطروحة الأساسية للماركسية هي وضع قضية العم ورأس الما والتناقض الطبقي في مركاز النظرياة الاشاتراكية، ففي الواقع هناك مشكلة العم -رأس الما وتناقضهما، لكن تناقض العم -رأس الما ليس تناقض ا داخلي ا حقيقي ا ، ب صراعُ أدوا ر مُص م م ة مسبقا. لماذا نقو هذا؟ لأن الصراع الطبقي الذ تستند لليه الماركسية، يعتمد في الواقع على التضاا د الا ذ تنتجه الدولة نفسها، وليس المجتمع، حياع أن الظااهرة المساماة باا الطبقاة لا تنشاي مان البنياة الطبيعياة للمجتماع، با مان الانقسامات الهرمية التي تتطور داخ الحضارة ال دولتية، وفي هذه الحالة؛ لن البحع عان اشاتراكية قائماة علاى الطبقاة لا يحرر المجتمع أبدا ، )لأن الطبقة ليست تناقض ا داخلي ا للمجتمع، ب تنشي بالتناقضات الداخلياة للدولاة( با لناه يعياد تيسايس الدولة من خلا طبقة أخر ، وفي النهاية هذا ما حدع، أ أ ن الاشتراكية التي خُ ط ط لها وطُ ب ق ت لم تقاُ م بتحويا التنااقض قط، ب غي رت فقط تموضع التناقضات المُج مدة، وأوجدت دولة مُج مدة أكثر صلابة من ق ب طبقة أخر ، لذا هناك تناقض بين العم ورأس الما ، لكن هذا الصراع هو محاكاةٌ للتناقضات المُج مدة.
لذلك؛ لن المفهوم الذ يسمى صراع ا طبقي ا هو شك ٌ مشت ق من التناقضات الداخلية للنظاام الاذ تطاور بعاد نماو المجتماع الدولتي، لذ تستند قصة التطور الأولى لتكوين الطبقات على هذا، ففي نهاية مرحلة المجتمع الكوموناالي، تام تنظايم الدولاة بعد أن تم لخراج التناقضات للى الخارج ونقلها للى المركز ،وكاذلك لام تظهار الطبقاة فاي هاذه الفتارة مان الأساف ضامن الإنتاج، ب من الأعلى، حيع تواجد نظام الدولة من خلا لنجابها لنقيضها، وبالتالي يكون الصاراع الطبقاي هاو التنااقض الداخلي للحضارة الدولتية، ولهذا السبب لا تظهر الطبقاات قبا الدولاة، با تزامناا ماع الدولاة، وبالتاالي لن القاوة الدافعاة للتاري، ليست الصراع الطبقي، ب الصراع الحقيقي في شخص المرأة بين المجتماع الكوموناالي والدولاة التاي تساعى للاى الغصب والقمع والتجميد والتدمير.
في المجتمع الكومونالي، تنشي تناقضات حيوية ومثمرة قب التناقض الطبقي، مث تناقض المرأة-الرج ، الطبيعاة-الإنساان، كبار السن-الشباب، حيع تشُ ك هذه التناقضات، الأولية والثانوية، محرك المجتمع التااريخي، ويتطاور صاراع الكوماون-الدولة الموجود مع هذه التناقضات في حال ة أكثر جوهرية وبنيوية، لذلك يجع القائا د عبادالله اوجالان مان تحارر المجتماع الكومونالي أساس ا للتحلي التاريخي.
وبالتالي لن التناقض الطبقي ليس تناقضا اجتماعي ا في ح د ذاته، ب هو نتيجة مُش وهة، ل ذ ينشي الصاراع الطبقاي عناد تج م اد وقمع التناقضات الطبيعية، الخلاقة، الحيوية الموجاودة فاي جاوهر المجتماع. لاذا لن التنااقض الطبقاي هاو تنااقضٌ ضامن الحضارة الدولتية، أ هو تناقضٌ داخل ي للنظام، وليس تناقض ا داخلي ا للمجتمع، أو بالأحر هاو علاى صالة بلا ب المجتماع المكبوت، فهذا التناقض لا يمُث جوهر المجتمع، لأن المجتمع في جوهره كومونالي وبلا دولة.
لق د تم تعريف التناقض الطبقي عبر التاري، على أنه تضا د اقتصاد مستمر بين العم -رأس الما ، الغني-الفقيار، العماا -أرباب العم ، لكن هذا التناقض ليس تضادا متجذر ا في المجتمع، ب هو صراعٌ في البنية الاجتماعياة التاي قم ع ت هاا الدولاة وش كلتها من جدي د. الطبقة هي بنية ٌ نشيت داخ الحضارة الدولتية، وتشكلت نتيجة قمع التناقضات الجوهرية، أماا التنااقض التيسيسي الحقيقي فهو عبارة عن توترات خلاقة تعايش فاي طبيعياة المجتماع، مثا المارأة-الرجا ، الشاباب-كباار السان، الإنسان-الطبيعة، وقد أد قمع هذه التناقضات للى تجميد المجتمع، وأصبحت الدولة الشك القاسي والصارم لهذا التجميد.
كل من الدولة والطبقة والسلطة هي نقي ض زائ ف للمجتمع الكومونالي
لن الإجابة على سؤا ؛ ما هو النقيض؟ في هذا السياق، س تظُ ه ر للعيان التناقضات داخ نظام المجتمع الدولتي بيكمله، فه هو موجو د حقا ؟ في الواقع لن الدولة الذكورية أحادية الجانب المُطلقة )وهي حالة ُ تجمي د التناقضات الديالكتيكية( قاد حالات دون تك ون نقيض المجتمع النيوليتي نفسه، أ أدت للى انقطاع عملياة تكاوين التنااقض الاديالكتيكي، لكان هاذا لا يعناي أن النقيض لم يتك و ن قط.
الدولة والطبقة الذكورية المهيمنة والسلطة جميعها شك ٌ أحاد الجاناب للتناقضاات المتجمادة، بمعناى ماا؛ جميعهاا نقايض زائف للمجتمع الكومونالي الطبيعاي، ولكاي يتطاور النقايض الحقيقاي، يجاب أن يكاون هنااك شاك اجتمااعي تساتمر فياه التناقضات الداخلية للمجتمع في العم بحرية، لكان النظاام الادولتي ق م ا ع التنااقض وج م ا ده وأعطااه شاكلا دون أن يعيشاه، وبالتالي أصبح هذا الشك هو الدولة، أ أ ن الدولة، كماا فاي مثاا التطاور المقادم فاي المجتماع الكوموناالي، هاي الشاك المتجمد لمجتمع العقلية الذكورية الموجه نحو الخارج دون ليجاد ح لتناقضاته الداخلية، لا ذا فاإن الشاك الأحااد الجاناب للتناقضات المتجمدة هو الدولة، لكن ما لم يتم تحلي هذا الشك ، فإن الديالكتيكية في حد ذاتها لا تعم .
لن المحرك الحقيقي للتناقضات الداخلية في المجتمع هو المرأة-الرجا ، الطبيعاة-الإنساان، الشاباب-كباار السان، وربماا لا تكون التناقضات داخلية بين الجمع والصيد أو المنتجات المشتركة و م ن يحاو الاستيلاء عليها، لأن هذا المجاا نفساه هاو الذ و ج ه التناقضات نحو الخارج، لذن هذه هي التناقضات الطبيعية التي وُج دت منذ فجر الحياة الاجتماعية، فعندما ت عُاش هذه التناقضات في ديالكتيكية مفتوحة ،داخلية ومنتجة للحلو ، حينها ينُتج المجتمع نفسه بنفسه.
ل ن تقسيم العم فاي المجتماع الكوموناالي باين الجماع والصاي د المكمالان لبعضاهما الابعض، هاو ديالكتياكٌ لنتااج ي للحيااة المشتركة المعاشة، فمع مرور الزمن، تم جع هذه الديالكتيكية الإنتاجية مُطل قة بشك أحااد الجاناب، والياوم تتجلاى هاذه الرموز كيدوار أيديولوجية واجتماعية، فالصيد يتمث با: الصياد، البطريرك، السلالة الحاكمة، الكااهن، المناا ف س، السااعي للى الهيمنة خارج السوق، الجند ، العا لم، المتدين، العق الحكيم، الرمز السياساي والدولاة-القومياة، أماا الجماع فيتمثا باا المرأة التي يصُبح ك ما تقوم به غيرُ مرئ ي كعملها اليادو ورعايتهاا ولنتاجهاا الاقتصااد والعااطفي، ولدارتهاا الذاتياة ،ومعرفتها الجماعية، ولنتاجها اليومي، وكذلك تصبح سجينة في المنز ، ومُ ه مشة ومقموعة .
Peki bu iç çelişkiler bastırıldığında, toplumsal gelişmenin en doğal hali olan bu durumda, ortaya ne çıkar? Kadın ve erkek arasındaki çelişki bastırıldığında, erkek devletin nesnesi haline gelir ve mutlak bir şüpheyle yönetir. Böylece çelişki donar, kadın suçlu olur, ötekileştirilir, toplum dağılır ve kriz ortaya çıkar. Aslında bu, bütün dinlere, bilimlere, sosyolojiye ve ilişkilere sirayet eder. Doğa ile insan arasındaki çelişki bastırıldığında, doğa nesne, insan ise yönetici olur. Böylece doğa boyunduruk altına alınır ve kriz derinleşir. Genç ile yaşlı arasındaki çelişki bastırıldığında, yaşlılar devletin, iktidarın ve siyasetin taşıyıcısı olurlar. Gençler ötekileştirilir ve toplumsal yenilenme sona erer. Dolayısıyla bu alanlar enerji ile çelişki nedeniyle kriz alanlarıdır ve böylece gelişme durur ve bunun sonucunda bütün toplumsal sorunların buradan kaynaklandığını görürüz.
Dolayısıyla bu çelişkiler bastırıldığında devlet, sınıf ve otorite ortaya çıkar. Bu çelişkileri canlı ve aktif kılmak içinse ahlaki-politik örgütlenme ve toplumsal yaşam ortaya çıkar ve böylece toplum çelişkilere çözüm bulma ve çözüm üretme alanı haline gelir.
Böylece toplumun tarihsel özü komün, klan, kabile, kabileler, halklar, demokratik ulus, etnik, kültürel ve dinsel biçimlerdir; bunlar toplumun doğal, ahlaki, siyasal ve ilişkisel varlıklarıdır. Bu komünal toplumsal yapı birkaç yüzyıl boyunca doğal ve içsel bir gelişmeye tabi tutulmuştur. Devlet, komünün bastırılması ve parçalanmasından doğmuştur ve böylece sınıf, komünün bastırılmasının bir sonucu olarak yaratılmıştır. Sınıf, devletin ürünü olduğundan, komün kendi başına toplumdur. Dolayısıyla sosyalizmin özü sınıf değil, toplumdur ve toplum komündür.
Bu, bir kurtuluş yapısı yaratmaya çalışanlar için bir dönüm noktasıdır. Ya devlet içinde var olan sınıf karşıtlıklarından yeni bir otorite ortaya çıkar ya da toplumun doğası, toplumsal ilişkiler temelinde özgürleştirilir.
Sonuç olarak, toplum sınıfları ortadan kaldırarak, kadınları özgürleştirerek, doğayla uyumu yeniden sağlayarak, gençliğin yaratıcı enerjisini serbest bırakarak ve komünal bir toplum geliştirerek kurtarılamaz. Toplum diyalektik bir varlıktır ve toplum çelişkileri dışarıya yönlendirerek ve bastırarak kurtarılamaz, ancak onları yaşayarak ve onlara çözümler bularak kurtarılabilir. Devlet ve otorite bu çelişkilerin iki donmuş biçimidir ve sınıf bu zihniyetin taşıyıcısıdır.
O halde yapılması gereken çok açıktır: Donmuş çelişkilere çözüm bulmak, çelişkileri özgürlüğe yöneltmek, bastırılmış olanı örgütleyip görünür kılmak, toplumun iç hareketinde çürümeye yol açan yönleri arındırmak gerekir.